Revulsion: Thomas Bernhard in San Salvador

Tuhaf olan, Moya aslında derinlemesine bir Bernhard okuru da değil. Yine de, bir nevi pastiş roman yazmak üzere, üslubunu taklit etmiş.

Bu türden üslup taklidi romanları seviyorum. Stephen King de Rose Madder’da Cormac McCarthy denemesi yapmıştı. Moya bu kitap sonrasında ülkesinde ağır tepkiler gördü, tehditler aldı. Malum nedenlerle, kitap genel olarak ülkesine olan nefretini dümdüz saydırdığı bir metin.

Bağlamını ise, annesinin cenazesi için Kanada’dan dönen bir sürgünün (Edgardo Vega) kendisiyle sohbeti (monoloğu?) üzerinden kurmuş. Tek paragraflık metin, barda buluşan ikilinin saat beş ile yedi arasında nefes almadan konuşmasından oluşuyor.

Ülkenin birasından yemek kültürüne dek sinmiş leş milliyetçiliğinin, buna sebep çoğunluğun aptallığın aşağılanmasından oluşan bir metin. Bu saldırıdan önemli bir payı da yazarlar, sanatçılar alıyor. Ortalamanın tahribatını afişe ediyor.

Vega’ya (Moya’ya) göre ülke bir halüsinasyon, işlediği suçlarla varlığını gerçek kılıyor. Devrimci şair Roque Dalton’ın bizzat HalkIn Devrimci Ordusu’ndaki (ERP) yoldaşları tarafından sözde CIA casusu diye cezalandırılmasına karar verilip 4 gün içinde öldürülmesini hatırlatıyor.

Kitlelerin tepkisiz kalıp onaylamasıyla, futbolcusundan şoförüne, barmeninden sokaktaki herhangi birine dek herkes savaş suçlusudur. Kitap 90’lar sonunda yazıldığı ve sürekli tepki gördüğü halde, Moya’nın en bilinen kitabı olarak ilgi görmeye devam ediyormuş.


Posted

in

by

Comments

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *